25 Ekim 2017 Çarşamba

Karadeniz Turu 4. Gün: Rize

Selam! 👋


Eylül sonuna doğru, 25 - 30 Ağustos 2017 tarihleri arasında gerçekleştirdiğimiz Karadeniz turunu anlatan ilk içerikleri yayınlamaya başladım. Bana kalırsa her günü ayrı ayrı ele almak hem çok uzun ve karışık içerikler oluşmasını hem de ziyaret ettiğim yerleri size daha iyi anlatabilmemi sağladı. Tabii her gün için özel bir içerik yazmam da daha fazla zamanımı aldı. İçerikleri hayal ettiğim gibi iki haftada tamamlayamadım. 🙈 Ancak kasım ayında küçük bir seyahat planımız ortaya çıkınca yeni tatil öncesi kalan iki günün içeriklerini yazmak, geldikten sonra da sadece yeni gezimizi anlatmak için vakit harcamak istedim. Ve sonuç olarak bu turda; en keyif aldığımız, en yeşil, en mis havalı günü anlatmak için karşınızdayım! 😇😍

Not: Bu içerik bol konuşmalı olmasa da bol fotoğraflı olacak. Şimdiden söyleyeyim!

Zil Kale


Rize Çamlıhemşin'de bulunan Zil Kale, sarp bir kayanın üzerine inşa edilmiş. Denizden 750 metre yüksekte yer alan kale, ziyaretçilerine harika manzaralar sunuyor. Yeşilliklerin çevrelediği Zil Kale, 1. derecen sit alanı olarak kayıtlara geçmiş. Bölgedeki en önemli yapılardan biri olarak görülüyor. 




Günümüzde oldukça iyi durumda olan yapının manzarası yukarı çıktıkça daha da görkemli bir hal alıyor. Bu arada küçük bir not: Ben kaleleri gezerken burada görev yapmış askerlerin ayak izlerini aramayı, onların zamanında neler yaşadığını hayal etmeyi seviyorum. Özellikle de eğimli rampalarda, zor çıkılan dar merdivenlerde. 😊



Kaleyi gezerken Karabaş da bize rehberlik etti. 😊

 Palovit Şelalesi


Palovit Şelalesi'ne inen kütük merdiven.

İlk durağımız Zil Kale sonrası Kaçkar Dağları Milli Parkı içerisinde yer alan Palovit Şelalesi'ni ziyaret ettik. Yeşilliklerle çevrili, yaklaşık 15 metre yükseklikten akan şelaleyi yakından görmek, azıcık ıslanıp ferahlamak(!) için kütükten yapılmış bir merdiven bulunuyor. 


Şelalenin dibine indiğinizde inanılmaz bir serinlik hemen kendini hissettiriyor. Kışın burayı hayal bile edemiyorum. Yukarı çıktığımızda sanki ahmakıslatan yağmuruna yakalanmışcasına ıslanmıştık. 🙈

Çok güzel, doğaya sarılıyormuş gibi hissettiğiniz bir yer burası. Aslında bunu tüm Rize için söyleyebilirim. 🌲🌳🍀🌿

Bu arada küçük bir not: Zil Kale'nin bulunduğu bölgeye çıkmak için Çamlıhemşin'den minibüse bindik. Zira büyük tur otobüslerinin ve Karadeniz yollarına alışkın olmayan sürücülerin geçebileceği yollar yok milli parkta. 

Gelin Tülü Şelalesi


Palovit Şelalesi'nden sonra yeniden Çamlıhemşin merkeze inip oradan son durağımız olan Ayder'e hareket ettik. Ayder'i gezmeden önce Gelin Tülü Şelalesi'ni görmek için Huser Yaylası'na çıktık. Gelin Tülü Şelalesi de tıpkı Palovit gibi Kaçkar Dağları'nda yer alıyor ancak onu en iyi görebileceğiniz nokta Huser Yaylası. Şelaleyi görüp fotoğraflarınızı çektikten sonra yürüyerek hemen aşağıda bulunan Ayder'e inebilirsiniz. 


Türkiye'nin en uzun şelalerinden biri olan doğa harikasının ismi, dağlar ve yeşiller arasında bir tül görünmesinden geliyor. Şelale, 1500 metre uzunluğunda ve dik olarak iniyor. Karadeniz'in sisli havasında şelaleyi yukarıdaki gibi çok hoş bir manzara içinde görebilirsiniz.

Ayder Yaylası


Rize'nin mis gibi havasına doyduğumuz 4. günün sonunda son durağımız Ayder Yaylası oldu. Ayder, Rize'nin hatta Karadeniz'in en ünlü yaylarından biri. Öyle ki yaylada yaşayan pek çok kişi bu popüleriteden yararlanıp evini pansiyon haline çevirip kendine gelir elde etmeye başlamış. Ancak kamp yapmak için çadırlarıyla gelenler de oldukça fazla. Yaylanın yakın çevrelerden piknik için gelen yerli turistlerden şehir ve ülkelerden gelen yabancı turistlere kadar farklı profillerde pek çok ziyaretçisi var.


Kalabalığı sevmeyen, yeni nesil ayaküstü atıştırmacılarını hiç sevimli bulmayan biri olarak yine de Ayder'de çok fazla rahatsız olmadım. İneklerin peşinden koşup bir tepe üzerinde etrafı seyretmek oldukça keyifliydi. Havasından bahsetmiyorum artık. 🍃


Ayder'de temiz havamızı içimize çekip magnetlerimizi, hediyeliklerimizi aradan çıkardıktan sonra yerel bir şarküteriye girip kuymaklık peynir, (Sonrasında hiç uğraşmayıp kaşar peyniri gibi yedik. Çok lezzetliydi.) fındık bar, kaymaklı tulum peyniri aldık. 

Rize'de çok merak ettiğim laz böreğinin de tadına bakma şansım oldu. Laz böreği, klasik börek çeşitlerinden farklı olarak yemek sonrası ya da çay yanında tatlı olarak tüketiliyor. İnce baklava yufkasının arasına harç olarak muhallebi konularak yapılıyor, sonra da şerbetleniyor. Ben çok büyük umutlar beslediğim için azıcık hayal kırıklığına uğradım ancak yine de lezzetliydi. 

Yemek sonrası tura katılanların restoran çalışanlarıyla eğlenceli horon gösterisini uzaktan, bol bol gülerek izledikten sonra otelimize doğru yola çıktık. 🙊

4. gün, tur boyunca en sevdiğim, en keyif aldığım gün oldu. (diğerlerini kötülemiyorum elbette.)

Turun ilk üç gününde neler yaptığımızı merak ediyorsanız aşağıdaki içeriklere göz atabilirsiniz.



Sevgiler!

Beni aşağıdaki adreslerden de takip edebilirsiniz! 👇

Tumblr 📌

İnstagram 📷

Goodreads 📚

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yaza yaza azalmaz ki sendeki özgür ruh!