1 Ocak 2016 Cuma

İyi ki doğdun Salinger!



Sevgili Jerry,

İyi ki doğdun! Ne yapıp edip yine dikkat çekmemek için yılın ilk günü doğmayı başarmışsın. Herkesin yılbaşı gecesinin ardından yorgun, dikkatsiz ve umursamaz olduğu bir günü seçmişsin. Halbuki yılın ilk gününün ne kadar özel olduğunu hesaba katman gerekirdi. İronilerle dolu bir yaşama işte böyle adım attın.

Seni çok sevdiğimi, daha doğrusu sana karşı bir yakınlık hissettiğimi bilmeyen kalmadı. Sen de bir yerlerden sesimi duymuşsundur diye umuyorum. Bunca karmaşanın içerisinde hem sesini çıkarmak isteyen, hem de kendi kabuğunun içerisinde yok olmayı her şeyden çok dileyenlerden biriyim ben de. Hüsrana uğrattığın kadınlardan biri olup evde dondurulmuş bezelye yerken seninle bu durumu tartışmak isterdim. Bana da “Yazmaya devam et.” der miydin? Bilmiyorum. Yazdıklarımın çoğu iç karartıcı şeyler. Bir türlü kurtulamıyorum şu depresif hallerden. “Kendimden de, bir çeşit ses getirmek isteyen herkesten de usandım.” Gerçekten. Bebeklerin öldüğü, sevdiğin insanın seni anlamadığı, ruhunu çırılçıplak ortalıklarda gezdiremediğin bir dünyada yaşamak zor. Kimse bunca hüznün arasında benden iyi olmamı beklememeli. Anlıyor musun?

Franny gibi bezelye yeşili bir dua kitabının arkasına sığınmaktan çok düşüncelerimi bulanık bir suyun içerisinde saklıyorum. Su ve zeytinyağının birleşimi gibi mantık ve duygular. Benim için hangisinin zeytinyağı olduğunu anlamışsındır. Ama sinir bozucu bir şekilde aklım, mantığım da işleyip duruyor. Bence içimdeki tüm kötülüklerin sebebi biraz olsun kafamı çalıştırma isteğim. 

Duygularıma takılı kalsam eminim ki daha hafif ve iyi olacağım. Aa tabii bir de yaralı. Kimin umrundaki ki? Bileklerimde ve şakaklarımda görülmeyen yaralar var. Kalbimi sen tahmin ediyorsun. Aslında çok da bir şey değişmeyecek.

Bencillik ediyorum.  Senin doğum gününde kendimden bahsedip duruyorum. Sanırım yüz yüze gelsek de bunlardan bahsederdim. Nasıl iyi olacağımın sırrını bilenler arasında adının yazılı olduğuna yemin edebilirim. Çoğunlukla Franny gibi boşlukta, bir şeylere tutunmaya çalışan, yorgun bir halim var. Onu yarattığın için sana müteşekkirim. Kendimi hiç yalnız hissetmiyorum. Tam manasıyla Zooey gibi olmasalar da hiç bilmeden onun gibi olmaya çalışan destekçilerim de var. Biraz komik değil mi?

Her şeyi nasıl böyle basit bir şekilde anlatabiliyorsun Jerry? Oysa senin anlattığın o basit hikayelerin arasında milyonlarca duygunun birleşimi var. Kimi zaman muz balıklarını düşünüyorum.Yaşadığım yerde bir muz balığıyla karşılaşmam imkansız. Ama yine de kimi zaman “Muz balığı için mükemmel bir gün olabilirdi.” diyorum. Bir kız hayal ediyorum deniz kıyısında, gözleri görmeyen küçük bir erkek çocuğuyla. Gözleri görmeyen bir çocuğa muz balığının sarı renkte olduğunu sen nasıl anlatırdın?

Ne tuhaf düşünceler. Ne bitmeyen bekleyişler. Hayal dünyasının ucunu göremeyen biz zavallılar hep böyle “saçmalamaya” mahkumuz Jerry. Senin de onlardan biri olduğunu umuyorum. Savaşın ortasında hikayelerine tutunan bir adamdan başka ne beklenir ki?

Lafı çok uzatmanın manası yok. Hikayelerinle bana destek olduğun, kendimi biraz olsun daha iyi hissetmemi sağladığın, hep yanımda olduğun, ilham verdiğin, bazı şeylerin asla yok olmayacağını defalarca kanıtladığın için teşekkürler. Ben şimdi senin yaşasaydın, yayınlandıkları için sinirden kafayı yiyeceğin öyküleri bekliyorum. Kızma Jerry. Onlara ihtiyacım(ız) var. Glass ailesi bize çok şey öğretti. Onları daha iyi tanımak hakkım(ız).Belki yazdığın farklı öykülerden de tutunacak şeyler bulurum kendime. Bunu çok görme. Rahat uyu. İyi ki doğdun.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yaza yaza azalmaz ki sendeki özgür ruh!